22 Haziran 2014

Kemal Atatürk diktatörmüydü?



Yabancı basındaki diktatör eleştirileri karşısında Kemal Atatürk 'Ben diktatör değilim' diye savunma yapmak zorunda kalmış.

Kemal Atatürk'ün 20.06.1935 tarihinde Amerikalı Kadın Gazeteci Gladys  Baker'e verdiği cevap:

''Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar, evet, bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım bir şey yoktur. Çünkü ben zorâki ve insafsızca hareket etmesini bilmem. Bence diktatörlük, diğerlerini râm edendir. Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim.''[1]

***********
                       
Dersim(Tunceli) 1937-38                      1930 zilan

Peki Kemal Atatütürk zorâki ve insafsızca hareket etmeyip kalpleri kırarak değil, kazanarak mı hükmetmiştir?

***********

Lütfü Müfit ÖZDEŞ'in canlı anıları:

Mustafa Kemal:

''İktidarı alacağım softaları asacağım.İlk yapacağım icraat bu millet ve devletin bu hale gelmesinde en büyük sorumluluğu taşıyan yobazları,sarıklı softaları sarıklarından yakalayıp ibreti alem için sokaklarda dizi dizi asmak olacaktır.''[2]

***********

Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından M.Esat Bozkurt:

“Burada böyle şeylere lüzum yoktur, bunları camide yapabilirsiniz. Biz savaşı dua ile değil, Mehmetçiğin kanı ile kazandık!” dedi ve imamı kovdu.”

Birdefada Rize seyehatinde Medreselerin açılması için kendisine müracat eden hocalara;hiddet ve şiddetle ve herkesin önünde:

''Para istiyorsanız size millet yetecek kadar verecektir.Açsanız karnınızı doyuracaktır.Medreseler birdaha açılmayacaktır anladınızmı.''diye bağırdı.[3]

***********

Teşkilâtı esasiye kanununun bazı maddelerini muaddil olacağına dair kanun:

10.04.1928 tarihinde 1222 nolu karar ile 20.04.1340(1924) tarihli 491 nolu Teşkilâtı esasiye kanununun bazı maddelerini muaddil olacağına dair kanun kabul edilir.Bu karar i Teşkîlât-ı Esâsiye Kânûnu içerisinde yer alan 2 inci,16 ıncı,26 ıncı ve 38 inci maddeleri değiştirilir.(madde 2 de yer alan ''Türkiye Devletinin dîni, Dîn-i İslâmdır'' hükmü kaldırılır)[4]

***********

"Müslümanlar, Hristiyanların iyisine 'makul kefere', kötüsüne 'gavur', beterine şapkalı gavur' "denildiği bir dönemde,[5] 25 Kasım 1925 tarihli 671 numaralı bir kararla şapka kanunu[6] kabul edilir.Şapka giymeyen binlerce kişi idam edilir. 

***********

03.12.1931 tarihinde Arap Harflerile Tedrisat Yapmak İçin Gizli veya Alenî Dershane Açanlar için kararname:

Çıkan bu kararnamede dersane açanlar için 1926 tarih ve 765 numaralı Türk Ceza Kanununun 526. maddesi uygulanacağı (Her kim, salahiyettar merciden kanun ve usul dairesinde verilmiş bir emre itaatsizlik eder veyahut ammenin istirahat ve selameti veya madelat mulahazası namına merciinden kanun dairesinde ittihaz edilmiş bir tedbire riayet etmezse bir aya kadar hafif hapse ve elli liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur)[7]

***********

Hafta tatilinin Cuma'dan Pazar gününe çevrilmesi:

27 Mayıs 1935 tarihinde 394 sayılı kanun kaldırılır ve yerine 2739 sayılı ''Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'' kabul edilir.[3] Bu kanuna göre Cumâ’yı hafta tatili olarak kabul eden 394 sayılı kânun yürürlükten kaldırılmış, yerine Pazar günü hafta tatili ilân edilmiştir.[8]

***********

Cami kapatma ve başka amaç üzere kullanmak için çıkartılan kanun:

CHP döneminde 15 Kasım 1935 tarihinde 2845 numaralı bir kanun çıkartılır.Bu kanun maddesinde:(Tasnif harici kalacak cami ve mescitler usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır.) hükmü vardı.[9]

***********

28.05.1927 tarihinde 1057 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Dahilinde Bulunan Bilumum Mebanii Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun kabul edildi.Bu kanunla tarihimiz unutturulmak ve silinmek istendi.[10]

***********

Saltanat'ın lâğvı Mecliste müzakere olunurken Rauf Beye verdiğim rol:

Efendiler, ihtimal Rauf Bey, birtakım zevat indinde deruhte ettiği vazifeyi yapmıştı.Ben umumi ve tarihî vazifemden, o güne ait safhayı izah ettiğim gibi ifa eylemiştim.Fakat umumi vazifemin, emrettiği asıl noktayı ifa ve tatbik etmek lâzım geldiği zaman da asla tereddüd etmedim. Tevfik Paşanın telgrafları vesilesiyle saltanatı hilâfetten ayırmaya ve evvelâ saltanatı lâğvetmeye karar verdiğim zaman, ilk yaptığım işlerden biri de, derhal, Rauf Beyi, Meclisteki odama celbetmek oldu. Rauf Beyin, Refet Paşanın evinde sabahlara kadar dinlediğim kanaat ve mütalâatına hiç muttali değilmişim gibi ayakta, kendisinden şu talepte bulundum: Hilâfet ve saltanatı birbirinden ayırarak saltanatı lâğvedeceğiz! Bunun muvafık olduğuna dair kürsüden beyanatta bulunacaksınız! Rauf Bey ile fazla bir tek kelime teati etmedik. Rauf  Bey, odamdan çıkmadan evvel, aynı maksatla davet etmiş olduğum Kâzım Kara Bekir Paşa geldi. Ondan da aynı zemin de beyanatta bulunmasını rica ettim.[11]

***********

Kemal Atatürk Millet'in vekillerini tehdit ediyor:

Hâkimiyet Ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; müzakere ile, münakaşa ile verilmez.Hâkimiyet, saltanat kuvvetle, kudretleve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin hâkimiyet ve saltanatına, vazıulyed olmuşlardı; bu tasallûtlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdi. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hâkimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline, bilfiil, almış bulunuyur. 

Bu bir emrivakidir. Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hakimiyetini bira kaçak mıyız, bırakmıyacak mıyız? meselesi değildir.

Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehal, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görülse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. 

Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.[12]

***********

M. Kemal’in has adamlarından Falih Rıfkı Atay, hilafetin kaldırılması kararının alınışının şâhidi olarak şunları anlatmaktadır:

“Atatürk, o akşam biz devrimcileri sofraya çağırdı. Yemeğin bitimine doğru, ‘Çocuklar, yarın hilafeti kaldırıyoruz” dedi.

“Çılgınca alkışladık, sevinç içinde ‘Bunu sizden başkası yapamaz Paşam!’ dedik. 

“Peki öyleyse, dedi Atatürk. Geçin öbür odaya, yazın bir takrir. Ben onu hocalara imzalatayım. Yani Hilâfetin kalkmasını hocalar istemiş olsun.

“Geçtik yazdık. Sabah Atatürk, eliyle Meclis’e getirdi, odasına çıktı. Hocaların kendi aralarında toparlanarak, bu ‘Hilâfeti ilga takririne’ ateş püskürdüklerini Atatürk’e biz haber verdik. Hocalar aşağıda hâlâ bağırışıp çağırıyorlardı. Gazi, bunun üzerine öfkelenerek:

“Çağırın bana aşağıdan Rıfat Hoca’yı”

“Çağırdılar Hoca hem öfkeli, hem sıkılgandı. Mustafa Kamal yüzüne bile bakmaksızın:

“Hoca şu takriri imza et, dedi

“Ama paşam, Hilafetin ilgası gibi ciddi bir konuda, müzakere filan olmaksızın… Sonra biz, din adamları bunu istemi…”

“Hoca imza et dedim, keyfini bozarım sonra..”[13]

***********

Nutuktan bir bölüm:

"Osmanlı Hükümetine, Osmanlı padişahına ve müslümanların halifesine isyan etmek ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmek lâzım geliyordu."[14]

***********

Pakistanlı Müslümanların Hilafet için gönderdiği paralara Kemal Atatürk el koyuyor ve bu parayla İş Bankası kuruyor.[15]

***********

3 Mart 1924'de Millet Meclisi 431 sayılı “ Hilafetin ilgasına ve Hanedan-ı Osmanî’nin Türkiye Cumhuriyeti devleti hudud-u memâliki haricine çıkarılmasına dair”meşhur kanunu kabul etti.[16]Bu kanun ile Müslümanlar başsız bırakılıp Osmanlı Hanedanı sürgüne gönderilir.

***********
Kemal Atatürk diktatörmüydü?

[1]''Ben diktatör değilim'' diyen Kemal Atatürk
[2]İktidarı ele geçirdikten sonra softaları asmak istiyor
[3]Dua eden Hocayı kovuyor ve Medreseler birdaha açılmayacaktır diyor
[4]Devletinin dîni, Dîn-i İslâmdır'' hükmünü kaldırıyor
[5] Hristiyanların iyisine 'makul kefere', kötüsüne 'gavur', beterine şapkalı gavur' "denildiği bir dönemde,
[6]Şapka kanunu kabul edip,şapka giymeyen binlerce kişi idam ediliyor
[7]Arap Harflerile Tedrisat Yapmak İçin Gizli veya Alenî Dershane Açanlar için bir aya kadar hafif hapse ve elli liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum oluyor
[8]Müslüman'ların tatili Cuma'dan Pazar gününe çeviriyor
[9]Müslümanların ibadet yeri olan Camileri kapatma ve başka amaç üzere kullanmak için kanun çıkarıyor
[10]Atalarımızın izlerini silmek için kanun çıkarıyor
[11]Rauf Beye Saltanat'ın lâğvı Mecliste müzakere olunurken bunun muvafık olduğuna dair kürsüden beyanatta bulunacağını söylüyor
[12]Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir diyerek Millet'in Vekillerini tehdit ediyor
[13]Hilafeti kaldırmak için hocaları tehdit ederek imza attırmaya çalışır aksi halde hocaların keyfini bozacağını söylüyor
[14]Osmanlı padişahına ve müslümanların halifesine iftiralar atıyor
[15]Pakistanlı Müslümanların Hilafet için gönderdiği paralarla İş Bankası kuruyor
[16]Hilafeti kaldırıp Müslümanları başsız bırakarak Osmanlı Hanedanlarını sınır dışı ediyor.

Ve daha niceleri.

Halkın kılık kıyafet tercihine, kültürüne, inancına, örtüsüne, yaşam tarzına, diline, ibadetine saygılı olmayan ve baskı ve kanunlar ile bunu benimsetmeye çalışan, uymayanlara cezalar verip idam ettiren bir yönetici diktatörmüdür yoksa değilmidir?

Kaynaklar:
[1]Cumhuriyet Gazetesi, 21 Haziran 1935
[2]Atatürk Ansiklopesi, Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihi,May yayınları,1971 Baskı, Cild 1 ( 9 cilt ), sayfa:148
[3]Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından M.Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali,Baskı 1967, Altın kitaplar yayınevi,sayfa 146,147
[4]resmi gazete:14.04.1928
[5]Falih Rıfkı Atay; Çankaya, İst. 1980, s.430---Güneş gazetesi pazar eki, 2 Eylül 1990
[6] Resmi Gazete : Tarih: 28/11/1925
[7]Resmi Gazete:4 Kânunusani 1932
[8]Resmi gazete 01.06.1935
[9]Resmi gazete:22.11.1935
[10]Resmi Gazete:15/6/1927   
[11]Nutuk Cilt 2 Türk Devrim Tarihi Enstitüsü,Dokuzuncu Basılış,Milli Eğitim Basımevi İstanbul 1969 Sayfa;685-686
[12]Yıl; 1922 M. Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, 9. Baskı, Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1969, cild II, sayfa 690-691
[13]Kim Cumhuriyetçi, Bediüzzaman mı, M. Kamal mi? Burhan Bozgeyik, s. 214)
[14]M. Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, 10. Baskı, Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1970, cild 1, sayfa 14.
[15]Türkiye İş Bankası internet sayfası,Ayrıca:Prof. Dr. Azmi ÖZCAN Bilecik Üniversitesi Rektörü, Ayrıca:Falih Rıfkı Atay,Çankaya,istanbul 1969 Bateş yayınları,sayfa 457, Ayrıca:Yeni nesil yakın tarih ansiklopedi serisi
[16]resmi gazete:6 Mart 1924 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ahsarla